Daisypath Happy Birthday tickers

Daisypath Happy Birthday tickers
Lilypie Second Birthday tickers

13 Aralık 2011 Salı

Bir İstanbul Masalı:)

Hafta sonu İstanbul'daydık. Dedemizin 40'ı için. Cumartesi sabah 7.30'da döküldük yollara. Kahvaltı için simitçiden sıcak sıcak simitler ve minik kaşar peyniri alıp yolda afiyetle yedik. Efe yolda kucak diye bir iki mızıldansa da 10 dakikalık mola dışında hep koltuğunda oturarak mutlu etti beni. Ananemizi, teyzemizi, dayımızı, ve diğer akrabaları gördük. Pazar günü ise teyzemizin evine kahvaltıya gittik. Efe ve kuzeni Meriç çok güzel vakit geçirdiler. Keşke Efe ikinci çocuğumuz olsaydı diye geçirdim içimden:) Ya da ablamlara daha yakın otursaydık, değil mi? Sanki daha güzel bir çözüm gibi:) Keşke bütün kuzenlere yakın olsaydık. 4 tanesi Belçika'da, 2 tanesi de İstanbul'da olunca bu pek mümkün gözükmüyor gerçi...


Dönüş yolunda da yaklaşık 2 saat güzel güzel uyudu kuzum. Sonrasında da Bolu tüneline daha ne kadar var? Ne zaman Bolu tüneline geleceğiz diye sorup durdu:) Yolun geri kalan kısmında da sadece 1 defa 10 dk mola için koltuktan kalktı. Ben bu mola işini sevdim. Yoksa yol boyunca kucaaama kucaaaama diyip duruyor!

Tünel öncesinde Burger King kaçamağı yaptık. Hamburgerin yarısı kemirildi. Patates ise hiiiç affedilmedi:) Hamileyken canım çok patates kızartması çekmişti. Sonucu ortada:P


Teyzesinin kedisine bayıldı! Kedi de sevilmeyecek gibi değilki. Tam bir sırnaşık. ODTÜ'nün kedilerinden farkı yok:)


Efe artık biraz daha büyüdüğüne göre kampanyalı uçak bileti fırsatlarını kaçırmayıp, İstanbul'a daha sık gitmek gerek. Meriç ile Efe çok şekerlerdi ya! Bir ara üst kata çıktığımda Meriç Efe'ye odaları tanıtıyordu. Banyoyu gösterip 'Burası boşaltım sistemi' demesine bayıldım:)

5 Aralık 2011 Pazartesi

Pazardan aldım bir tane!

Şöyle bir geçmişi düşündüğümde, annemle her hafta pazara gittiğimizi hatırlıyorum. Çokta keyif aldığımı da hatırlarım. Hala çok severim pazara gitmeyi, pazar yerini acele etmeden rahaaat rahat dolaşmayı. Önce fiyatlara şöyle bir göz atmak gerek, değil mi? Ya da kereviz aldıktan sonra 'tüh keşke buradan alsaymışım, yeşilliği daha fazlaymış!' dememek için:) Bu pazar deneyimleri oğlumda nasıl bir yer eder bilemiyorum ama bir kaç haftadır pazar günleri babamızla beraber minik oğlumuzu da yanımıza alıp pazara gidiyoruz. Minik adam montu, beresi, atkısı - pardon boyun bağı :) - ile yanımızda. Pusetine de binmek istemiyor. Kendisi yürüyecekmiş efenim pazarda:) Pazarı sevmesi yönünde iyiye işaret diyebilir miyiz?:) 

23 Kasım 2011 Çarşamba

Bir aslan miyav dedi:)

Pazar günü Efe, babası ve arkadaşlarımızla beraber Leyla Gencer Sahnesi'ndeki Sihirbaz Oz isimli tiyatro oyununu izlemeye gittik. İlk defa bir devlet tiyatrosuna gittik. Ayrıca ilk defa üçümüz beraber bir tiyatro oyunu izledik:) Daha önceki deneyimlerimiz Müjdat Gezen'de olmuştu. Tiyatroya Efe, ben ve arkadaşlarımızla gidiyorduk. Bu değişik bir deneyim oldu bizim için. Sihirbaz Oz'da cadı karakterlerinden biri simsiyah giyinmişti. Biraz ürkütücü olsa da oğluma bravo babasının kucağında güzel güzel izledi oyunu. En sevdiği karkateri sorduğumuzda ise aslan cevabını aldık:)

Bunun dışında aradan bir bayram geçti. Bayramda babaanne ve dede bizimleydi. Bu defa biz Antalya'ya gitmek yerine onlar bize geldi. Umarım en yakın zamanda Antalya-Ankara hızlı tren hattı yapılmaya başlanır:)

26 Ekim hayatımıza kara bir bulut gibi çöktü. Dedemiz aramızdan ayrıldı... Bunun hakkında çok birşey yazmak istemiyorum. Mekanı cennet olsun dedemizin.  

Güzel bir değişiklikte Efe'nin sabahları artık ağlamadan kalkması. Her zaman ağlamıyordu ama sabah kalkıpta beni yanında görmeyince bazen yaygarayı basıyordu. Buaralar sık sık, kalktığında beni görmeyip alışmasından mı yoksa büyümüş olmasından mıdır bilmem gayet sakin kalkıyor. Nedeninin bir önemi yok aslında, ağlamasın yeter!

24 Ekim 2011 Pazartesi

30. Ay Doktor Kontrolümüz

Oğlum 32. ay içindeyken bu yazıyı yazıyorum. Tabiki bu yazıyı yazmak için biraz geciktim. Olsun, bakarsın ileride lazım olur:)

2.5-3 yaş için öneriler;

 1. İnat artar,
 2. Takıntı artar,
 3. Kekemelik olabilir,
 4. Bağımlılık artar,
 5. Tehlikeyi bilir. Korkutmadan uyarın.
 6. Makyaj yapar. Renkli sever. -Erkek çocuklar için de geçerli, evet:) -
 7. Oje sürmek ve takılarınızı ister,
 8. Sahne sanatları; rol dağıtır,
 9. Yalan söyler,
 10. Oyuncak ; şato, kale,
 11. Buzdolabıyla oynar. Bulaşık yıkar,
 12. Birlikte kurabiye vs yapın ve bunları hediye edin,
 13. El yeteneği için; maydonoz ayıklat, bezelye temizlet, taze fasulye kırdırt,
 14. Boncuk dizin ve hediye edin,
 15. Stciker kitap, puzzle kitap alın,
 16. Aktivite yapın; Kağıt makası, simli uhu,
 17. Herşeyin çevresini kağıda çizdirin,
 18. Space car, basketbol potası, scooter alın,
 19. Tamir aletleri alın,
 20. Önce - şimdi - sonra kavramlarını öğretin,
 21. Parmak isimleri, sağ el, sol el öğrensin,
 22. Puzzle yapın,
 23. Çim kafa alın,
 24. Sorumluluklarını arttırın;  * Ayakkabılığa sticker koyup ayakkabılarını oraya koymasını isteyin,
                                            * Terlik yerine sticker koyun,
                                            * Girişe askı asın,
                                            * Kirlilerini sepete atsın,
                                            * Buzdolabında bir sorumluluk; süt bitince çocuğun haber vermesi gibi,
                                            * Market listesi hazırlarken yardım etsin,
 25. ODTÜ Yayınlarının hikaye kitaplarını alın,
 26. Haftanın 3 gününü bir olaya endeskleyin; cumartesi annenin evde olduğu, pazar hem annenin hem de babanın evde olduğu gün gibi,
 27. Mevsimler için kitap alın,
 28. Meslekler için kitap alın,
 29. Hayvan yavrularını gösteren kitap alın,
 30. Asansörde rakamları öğretin,
 31. Bebeklik CD'lerini ve fotoğraflarını göster ve anlat,
 32. A'dan Z'ye 29 harf alıp öğret. Herhangi bir marka ile eşleştir; A--> Arçelik gibi,
 33. Herşeyi açıkla,
 34. Zıplamayı sever,
 35. Şarkı öğretin.

Doktorumuzun önerileri bunlar. Listeyi elime alıp bunları bunları yaptık şimdi sıra şunlarda diye bir psikopatlık yapmıyorum:) İçimden geldiği gibi. Dediklerinin bir kısmını zaten yapıyorum. Diğerlerini de eğer aklıma gelirse yapıyorum. Çok takıntılı olmamak gerektiğini düşünenlerdenim.

Zıplama konusu bir kaç aydır favorimiz. Evde zıp zıp zıplayan bir tavşancık var. Alt komşumuz şimdilik anlayışlı. Sabrı için teşekkür ediyoruz:)

Şarkı konusu ise;  Twinkle twinkle little star'ı ezbere söylüyor. Dinleyince mest oluyorum tabi. Bazen söylerken hareketler de yapıyor. Çocuk büyütmenin keyifli zamanlarından.. :)

Yazmadığım zamanda Müjdat Gezen Sanat Merkezi'nin Panora'daki yerinde gösterilen Kırmızı Başlıklı Kız oyununa gittik. En önden izledik bir güzel. Efe gayet sevdi. Yakında Taş Devri varmış. Sabırsızlıkla bekliyoruz. Kış geldi, enfeksiyonlar başladı. AVM'ler tehlike arz etmeye başladı. Tiyatroya götürürken de havadar olmasına özen gösteriyorum. Efe, geçen sene gittiğimiz (ismi lazım değil!) bir tiyatro sonrası çok ağır bir enfeksiyon geçirmişti. Bu konuda artık elimden geldiğinde tedbirli olmaya çalışıyorum.  
      

13 Ekim 2011 Perşembe

Keşke Dememeyi Umut Ediyorum..

Aşağıdaki linkte Doğan Cüceloğlu'nun güzel bir yazısı var. Bütün anne ve babaların okuması gerekiyor diye düşünüyorum.

http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/18959735.asp

Bir an kendimi o anne ve babanın yerine koyunca tüylerim ürperdi. Umarım keşkeler hayatımızdan uzak olur...

14 Eylül 2011 Çarşamba

Bir tatilin daha ardından...

Şeker Bayramı tatilini geçirmek için yine değişmez adresimiz olan Antalya'ya doğru yola koyulduk.. Bu defa babaanne ve amca da bize eşlik edeceklerdi. Yolda yenmek üzere poğaça ve köfteler hazırlandı. Çaylar demlendi:) Efe yapmış olduğum poğaçalara işte böyle yumuldu;




Yolda giderken elma ağaçlarının olduğu güzel bir dinlenme yerinde durup mamalarımızı yedik. Ufaklığımda ağaçlardan inmeyen ben, boyuma, posuma, yaşıma ve anne olmama bakmadan ve etraftakilere aldırmadan tırmanıverdim bir ağaca. Bir güzel topladım elmaları. Pişman da değilim. Çünkü elmalar çok lezzetliydi. Yine olsa yine yaparım:)

Antalya bizi her zamanki nem ve sıcağıyla karşıladı. Dedemiz bize yine mangal yaptı. Terastaki mahsüllerden tırtıkladık. Efe'yi babaneye satıp arkadaşlarla tekne turuna katıldık. Efe de gitmeden bir gün önce hasta olmayı başardığından ve öksürüğü olduğundan sadece 1 defa denize girebildi. Zaten bu yaz topu topu 2 defa girebildi yavrum. Yaz tatili için gittiğimizde de orada hastalanmıştı. Efe'nin Antalya'da yaşadığını düşünemiyorum doğrusu. Çocuk hastalıktan ayaklanamazdı sanırım. Nemden dolayı terleyip, sık sık değiştirsekte sürekli ıslak kalması hastalığı çok zor atlatmasına neden oluyor. Ankara, sana ilk geldiğimde zor alışmıştım ama sonra ne havanı değişirim ne de trafiğini başka şehire:) Seneye artık başka diyarlara yelken açmak lazım tatil için.. Belki güzel bir Karadeniz turu..


Dedemiz bisiklet koleksiyonumuza bir yenisini daha ekledi. Evde scooter, 3 tekerlekli arkadan ittirmeli bisiklet, 3 tekerlekli bisiklet, space car ve 4 tekerlekli bisiklet olmak üzere koleksiyonumuz oldu:) Efe, 4 tekerlekli bisiklette pedalları çevirme olayına pek adapte olmak istemeyerek, taş devri misali ayaklarıyla itmeye kalktı tabi. Komik oğlum, elbet bir gün pes edeceksin.

Bir bilgisayarcıya girdiğimizde piyano gördük ve Efe hemen başına geçti. Kendi yapamadıklarını çocuklarına yaptıran annelerden olacağım ben de; Efe'yi piyano kursuna göndereceğim:)  Severse ne ala, sevmezse ısrar yok. Buarada, Imaginarium'da da kırmızı bir piyano görmüştüm. Çok hoşuma gitmişti fakat fiyatı biraz daha beklememize işaret:)




Bayram olur ve biz babanelerin evinde oluruz da evin misafiri eksik olur mu? Tabiki olmaz! Gelenlerin bazılarının çocukları da vardı. Efe ile güzel güzel oynadılar. Böyle zamanlarda keşke Efe'nin ablası/abisi olsaydı diyorum:)

Böylece geçti işte bir Antalya serüveni daha..

Not: Buaralar bir kitap okuyorum; Çocuklarla İşbirliği Yapabilme, Elizabeth Pantley. Yarısından fazlasını okumuş durumdayım. Beğendim ve okunmasını önerebileceğim bir kitap.

29 Temmuz 2011 Cuma

Bezsiz Hayat Ooh Ne Rahat!

Tarihe not düşelim; 28. ayımızda beze veda ettik. Hem de kolayca! Kutluyorum seni bebeğim!
Artık pişikti, isilikti derdimiz yok. Daha önceki yazımda bahsettiğim potette'den aldım. Hem tuvalet adaptörü olarak kullanılabiliyor hem de dışarıdayken lazımlık olarak..

Buarada, yarım paket kadar bezimiz kaldı evde. Bakıcı teyzemizin yorumu 'e artık onlar da ikinci bebeye kaldı!' :))

Önce iş..


                                                                                                                                     Sonra keyif ..

28 Temmuz 2011 Perşembe

2-3 Yaş Arası Çocuğun Tüketmesi Gerekenler

Doktorumuzun verdiği bilgiye göre 2-3 yaş arasındaki çocukların tüketmesi gerekenlerin listesi;

 - Haftada 3 gün kırmızı et; herbiri 3 küçük köfte veya 2 orta boy köfte,

 - Haftada 1 gün balık (sınırsız),

 - Haftada 1 gün beyaz et/balık,

 - Hergün 250-500 ml süt (Asla 500 ml'yi geçme!)

 - Haftada 6-7 adet ceviz,

 - Haftada 1 avuç fındık,

 - Haftada 1 avuç kuru (dut, vs)

 - Hergün 1 kepçe sebze yemeği,

 - Hergün 2 yemek kaşığı tahıl,

 - Hergün en çok 3 porsiyon meyve veya 200 ml meyve suyu,

 - Hergün 1 büyük dilim ekmek,

 -  Haftada 4 yumurta.

Annelik gerçekten zor zenaat! Gelde bunlara göre ne pişireceğim ne yapacağım diye düşün, ayrıca kendine de zaman ayırlama çalış!

26 Temmuz 2011 Salı

Bezsiz Gece

Unutmadan ;

 - 21.07.2011: İlk defa gece bezsiz yattın ve kuru kalktın.

15 Temmuz 2011 Cuma

Dalları bastı kilaz, gel bize bilaz bilaz!

Soluğu Burdur'da aldık önce.. Kiraz toplayıp yedik bir güzel. Tıka basa! Eyüp & İlknur sağolsun, bize hem evlerini hem de bağlarını açtılar:)



1 gece konaklamanın ardından Antalya'ya devam ettik. 2 haftalık tatil serüvenimize devam.. Aslında gitmeden güzel hayallerimiz vardı. Hava güzel olacak, Efe denizin tadını bir güzel çıkaracak diye düşünüyordum. İlk hafta hava serindi. Buna rağmen denize gittik ve bingo; Efe hastalandı! Öksürük ve kusma seni özlememiştik aslında. Gelmesen çok iyi olurdu. Bu tatil için denize ilk ve son girişi oldu oğlumun. Neyse diyorum ne de olsa bayram tatili Antalya'nın en güzel zamanına geliyor. O zaman acısını çıkarabiliriz inşallah.

Tatilde beze acaba veda etsek mi, bir denesek mi diye yola çıktık. Hiç bir otoriteye göre tuvalet eğitimi programı uygulamadan! Sadece bezi çıkardık ve bak oğlum çişin/kakan gelince oturağa yapacağız, sen artık büyüdün dedik. 2 hafta boyunca babaannenin evinde her yere şorrr şorrr işedi:) Kaka ise bir iki defa etrafa yapıldı. Herhalde hazır değil dedim. Neyse 3 yaşına doğru tekrar gündeme getiririz diye düşünüyordum. Ankara'ya  dönünce bakıcı teyzemiz tuvalet eğitimine devam etti. Ve bir de baktık benim sevgili oğlum çişi/kakası gelince hemen bize seslenip tuvalete yönleniyor! Geceleri ve öğlen uykusunda altını bağlıyoruz. Dün mesela, banyo yaptıktan sonra bezini takıp uyumaya hazırlanırken çişim geldi dedi. Altında bez olmasına rağmen beze yapmayıp oturağa gitmek istemesine çok sevindim. Sabah kalktığımızda da altı kuruydu. Bir iki gün daha altı kuru uyanmaya devam ederse uyurken de bez takmayacağım. Dışarıdayken ne yapacağım konusuna henüz el atmadım. Ya bir potette alacağım ya da pet şişe/kavanoz denemesi yapacağım. Aman allahım oğlum büyüyooor!:)


Tatilde dedesine mangal konusunda yardım etti miniğim. Dedesiyle sabah gazete ve ekmek almaya gitti. Dedesinin bisikletiyle 1 defa da olsa dolaştılar:) Lunaparka, 'suyun dansına' ve hayvanat bahçesine gitti. Babaanneyle bol bol 'Zogi' okuyup keyif yaptılar. Ben de buarada dinlenme şansı buldum. Uzun zamandır tadamadığım, bir kitabı okumaya başlayıp 2-3 günde bitirme zevkimi yeniden tattım. İlk önce bir solukta İz'i (Canan Tan) okudum, ardından da Olasılıksız'ı (Adam Fawer). İkisini toplam 1 haftada okuyabilmek çok çok keyifliydi. Çalışırken akşama artık enerjim kalmadığından ve çoğunlukla Efe ile sızıp kaldığımdan kitap okumayı çok özlemiştim. Gerçi tatilden döndüğümüzden beri (1 haftadır) Ersen ile akşamları yarım saatte olsa okumayı başardık:) Devamı gelir umarım. Elimde uzun zamandır  Parfümün Dansı (Tom Robbins) var. Biraz sıkıldım aslında ama bitmek üzere. Kitapları yarıda bırakmayı sevmiyorum. Rahatsız edici bir duygu kaplıyor içimi. Gerçi hoş, bitirmek için ise az buçuktan işkence ediyorum kendime! Ne kadar doğrudur tartışılır..



Kitaplara Efe'nin ilgisinin olmamasından, ben ona kitap okurken okuma diye kitapları kapattırmasından hiç memnun değildim. Bazı konularda  aceleci olmayıp, konuyu oluruna bırakmayı öğretiyor oğlum bana. Tatilde kitapları okurken güzel güzel dinledi. Demekki neymiş; herşeyin bir vakti varmış! Sabırsız davranmanın bir anlamı yokmuş! Şimdi gelsin bakalım kitaplar:) Ali Dayı'nın Kütüphanesi'nde kitapları 3 yaşın altına vermiyorlar. Oran'daki Sevgi Kütüphanesi'nde ise yaş sınırlaması yokmuş. Yakın zamanda oranın kapısını bir çalmak gerekiyor.. 


 Saçlarını kestirdik buarada. Aslında nedendir bilmiyorum, kuaföre/berbere gidelim mi dediğimde 'hayııııl' diyen bir oğlum var! Geçen defa rüşvet olara oyuncak vermişti kuaför amca, bu defada çikolata verdi. Bu rüşvetler tabi çaktırmadan bizim tarafımızda kuaföre veriliyor işlem öncesinde:) Çikolata bundan sonra da kullanacağım bir rüşvet olacak. Çünkü hiç çıtını çıkarmadan usturuplu bir şekilde kestirtti saçlarını. Sıcak yaz günlerinde pişik olmayasın, bunalmayasın diye kestirdiğimiz saçların, itiraf ediyorum tatlım; sana çoook yakışıyor!

8 Haziran 2011 Çarşamba

Sapanca yolları taştan!

04 Haziran'da atladık arabamıza ve Nurturia anneleri & bebekleri ile tanışmaya gittik. Hava çok güzeldi. Eğlendik, güneşlendik, yalın ayak çimlerde dolandık..



Traktör görünce dayanamadık tabi!

 Yalın ayak çimlerde..


 Anne ile kuzusu..

Baba ve oğlu.. 2 Abat arasındaki 7 farkı bulunuz:)

Kuzum, ilk defa Sapanca'ya gitmiş oldun..

18 Nisan 2011 Pazartesi

Haftasonu..

Kitaplığımıza yeni bir misafir geldi; Aç Tırtıl. Eric Carle'ın yazdığı ve Mavibulut'un yayımladığı bu kitabı ben kendi adıma çok sevdim. Efe henüz kitaplara arabalar kadar bakmadığından onun adına aynı şeyi söyleyemeyeceğim:) Tübitak'ın Kelebek isimli kitabından tırtılın kozaya, ondan sonra da kelebeğe döndüğünü öğrenmiştik.. Bu kitapta pekiştirmemize yardımcı oldu:)





Pazar günü Müjdat Gezen'e Şirinler'i izlemeye gittik. Bir önceki oyunumuzdan daha çok beğendik. Ben bile bir iki sahnesinde güldüm:) Patlamış mısır keyfi Efemin yine çok hoşuna gitti..



Cumartesi de Ali Dayı Kütüphanesi'ne uğradık. Arkadaki kısım kesinlikle favorin! Oyun grubundan Deniz ve Defne de vardı. Havalar güzelleşince bahçesi çok cezbedici olacak gibi..

4 Nisan 2011 Pazartesi

3 gün 3 gece..

Geçen hafta cuma izinliydim. Seninle kelimenin tam anlamıyla dolu dolu 3 gün geçirdik. Seni yarım gün kreşe göndermeyi düşündüğümden evin yakınındaki bir kreşe uğradık öncelikle. Sonra da ver elini ODTÜ. Bir kaç haftasonudur alışkanlık haline getirdiğimiz balık-ekmek seansımızı bu defa cuma yaptık. Ege'miz de geldi. Güzel güzel oynadınız. Balıkları hüplettiniz. Sonra da Ege bizi evine davet etti. Akşam geç saatlerde eve döndük.. Yolda uyudun dememe gerek yok sanırım:)

Cumartesi ise sabah 10:00'da kalktın! Rekorun tarihe geçti:) Sonra da anneler ve çocuklarla buluşma yeri olan Pelit'e gittik. Oradan da Pinokyo'yu seyretmek üzere Müjdat Gezen Sanat Tiyatrosu'na.. Oyunu seyrederken patlamış mısır ve meyve suyuna gömüldün diyebilirim. İlk defa patlamış mısır yedin! Evet, yaş 2 ve patlamış mısırla ancak yeni tanışabildin! Nedir bu annenden çektiğin?:) Panora'da Imaginarium'a girdin. Oyuncaklar gözünü döndürdü! Çıkaramadım seni. İlk defa seni bir mağazadan çıkarmak istediğimde tepki vererek ayak direyerek çıkmak istemedin. Bu 2 yaş nasıl bir şeydir? Yok yok.. Bunu isimlendirip kendimi üzmeyeceğim. Rahat atlatacağız, rahat atlatacağız! 40 kere söyleyince olurmuş!?! Eve dönerken yolda uyuyan kimdiii?:)

Pazar ise babayla markete gidip taze taze simit almakla başladın güne. Bir rekor daha kırdın; sabah 10:15'te kalktın! Kahvaltımızın ardından Kaan bebekle buluştuk. Akşam eve gelirken, arabada horultular:)

Kısaca dolu dolu, koşuşturmacalı, bol aktiviteli 3 gün geçirdik.. Çalışan anne olmasam evde oturacağım yok sanırım!







28 Mart 2011 Pazartesi

Havada bahar kokusu..

Haftasonu hava güneşli olunca attık kendimizi dışarıya.. Cumartesi günü önce uzun zamandır gitmeye niyetlendiğimiz Ali Dayı çocuk Kütüphanesi'ne gittik. Efemin 'Kutluay'ım'ı da geldi:) Kitaplar kurcalandı.. Taşıtlarla ilgili ABC yayınlarının eşleştirme kartlarını çok sevdik. Zaten taşıtlarla ilgili sevmediğimiz birşey var mı?:) Yaklaşık 2 saat vakit geçirdik. Bu defa 11:30'daki masal saatini kaçırdık. Bir dahaki sefere katılabiliriz umarım..


Ardından Lozan Park'ına gittik. Methini duyupta henüz keşfedemediğimiz bu parkı da görmüş olduk. Çıkmak istemedik..

Pazar günü ise ODTÜ'ye balık-ekmek yemeye gittik öncelikle. Tenis oynayan abi ve ablaları seyrettik. Güvercinlere ekmek attık. Güvercinleri kovup 'siz gelmeyin, seyçeley gelsin!' diyen minik adam güzelce koşturdu ortalıkta.. Sonrada evin yakınındaki parka gittik. Kısaca haftasonu tam senlikti bebeğim.

Geri dönerken arabanın ön koltuğuna kurulduk..



                               


Geçen haftasonu gitarla mini bir konser vermişti oğlum bana..

25 Mart 2011 Cuma

Kedicik anaat!

Bir varmış bir yokmuş.
Evvel zaman içinde kalbur zaman içinde miniciiik, küçücüüük, ufacııııık bir kedicik varmış.
Bu kedicik yün yumağıyla oynamayı çoooook severmiş.
Günlerden bir gün, kedicik bir tane yün yumağı bulmuş. Başlamış oynamayaaaa.
Oynamıııış, oynamıııış, oynamıııış ve bir de bakmışki kedicik yün yumağına dolanıvermiiiiiiş!
Çıkmak için uğraşmııış, uğraşmıııış, uğraşmıııış ama çıkamamıııış!
Bu sırada oradan geçmekte olan bir farecik kediciğe 'Kedicik merak etme, ben seni oradan kurtarırım' demiş. Farecik başlamış yün yumağını kemirmeyeeee! Kemirmiiiiiiiş, kemirmiiiiiiiş, kemirmiiiiiiiş ve kediciği kurtarmııış!
Kedicikle farecik çok iyi arkadaş olmuşlar ve beraber oyunlar oynamışlaar..

Her akşam, uydurduğum bu hikayeyi dinlemek için kedicik anaat diyorsun:) Hikayeyi kesinlikle ezberledin! En sevdiğin kısım kemirmiiiiş, kemirmiiiiş kısmı:)

16 Mart 2011 Çarşamba

Cesaret!

Dün tam bir cesaretlik örneği göstermişsin! 2 yaş check-up'ını yaptırmak için cümbür cemaat -baba, babaanne, bakıcı teyze, ve dede- Tunus'taki Düzen Laboratuvarı'na gidip kan verdin. Senden önceki çocuk çığlıklar eşliğinde kan verirken, sen gayet sakinmişsin. Kendini biraz sıkmışsın ve gözünden bir damla yaş gelmiş sadece. Seninle ne kadar gurur duysam azdır! Aferin sana bebeğim, aferin sana! Bu konuda bana çekmediğin için ne kadar mutlu ve mesudum anlatamam!:)

Buarada sonuçlar çıktı. Herşey yolunda. Sanırım haftaya Hepatit A aşını yaptıracağız. Anti-Hbs negatif çıkmış. Yapılan Hepatit B aşın tutmamış anlaşılan. Bu konuda da Dr.'umuza danışalım bakalım.. Belki de Hep A ve B karışımı bir aşı yapar. Büyükler için böyle bir aşının var olduğunu biliyorum ama küçükler için varmıymış öğrenelim.

14 Mart 2011 Pazartesi

2 yaş doktor kontrolü..

Cumartesi 2 yaş doktor kontrolümüz vardı. 3 aylık periyotlarla sevgili doktor teyzemizi ziyaret ediyoruz. Büyümüşüz; 12 kg, 88.5 cm..

İşte alınan notlar..

1. Şimdiye kadar sadece nenedent diş macunu kullanıyorduk. Artık Oral-B çocuklar için diş macununu da arada kullanmaya başlayabiliriz.

2. 'Ben abi oldum', 'Ben kocaman oldum' tarzında davranışlara hazır olmalıymışız.

3. 'Ben sizin haklarınızı isterim' dönemiymiş!  Eyvah, yandık desem yeridir!:)

4. 'Ben işe yaramak isterim' diye düşünüp ona göre hareket edecekmiş.

5. Babam;
  • Güç,
  • Güven,
  • Cinsel model demek.
      Babaya uzak davranıyorsa 'küçük rüşvetlerle' babayla bire bir vakit geçirmesi sağlanmalıymış. Burada rüşvetten kasıt Efe birşey yapmak istediğinde ancak baban geldiğinde beraber yaparsınız tarzı şeyler. Babayla geçirilen sürenin önemi yokmuş, önemli olan kaliteli zaman geçirilmesiymiş.

6. Baba-oğul kumandalı araba, tren inşaası, otopark inşaası tarzı aktiviteler yapabilir.

7. Müzik dönemi:
  • Şarkı ezberler,
  • Dans eder,
  • Mikrofon verince şarkı söyler,
  • Ritm duygusu gelişir.
       - Gerçeğine benzer sesler çıkaran müzik aleti alınmalı,
       - Odasına teyp alınmalı,
       - Mızıka, flüt alınmalı,

8. Ritm atölyesine götürülmeli; Durul Gence'nin Genco Yuva diye bir mekanı varmış. Buraya veya Davulumdan Masallar'a gidebiliriz.

9. Kukla Kebap ve kukla tiyatrosu!

10. Pazara götürülmeli. Patlıcan nerede, hadi bizi patlıcanların yanına götür. Ne kadarmış? gibi konulara dahil olsun.

11. Sebzelerle ilgili kitap alınmalı.

12. Pony veya midillliye götürülmeli.

13. Drama yapacağı bir döneme giriyoruz.

  • Hayali oyunlar oynar,
  • Hayali oyun arkadaşları olur,
  • Yalan olduğunu bilmeden yalan söyler. Kesinlikle UYARMA! Neden yalan söylüyorsun gibi çıkışmalar yapılmamalıymış. Daha tatlı bir dille emin misin tatlım? tekrar düşün bakalım gibi yaklaşımlar daha doğruymuş.
14. Bahar geliyor. Eline mercek-büyüteç verip doğayı inceleyebiliriz.

15. YA-PA;
  • Şekiller kitabı,
  • Konuşmamı geliştiriyorumkitabı,
  • Zıt kavramlar kitabı,
  • Yarı puzzlelar.
16. Sayılar; 1-2-3-4 tanır. Bunları odasına asalım. Sayıları nesnelleştirir. D&R'da bir tarafı sayı diğer tarafı o sayı kadar şekillerin olduğu kartlar varmış..

17. Yarı kartları alalım. D&R'da varmış..

18. Pediko NET kitabevinin;
  • Doğayı tanıyorum,
  • Denizi tanıyorum kitapları.
19. Saat puzzle alınmalı.

Alınacak çok şey var! İlerleyen zamanda yavaş yavaş alıp oynarız hepsiyle.

Buarada 2 yaş check-up'ı var. Ya yarın ya da çarşamba Düzen Laboratuvarı yolları taştan.. Ben gitmeyeceğim. Babaanne ve babası götürecek.  Çok yıpratıcı dakikalar.

Buarada yaklaşık 1 aydır bizde olan babaanne ve dede perşembe günü Antalya'ya geri dönüyorlar. Bakalım ayrılmaları nasıl olacak. Yavrum umarım çok sarsılmaz. Ailelerden uzak olmamız hiç hoşuma gitmiyor ama yapacak birşey yok; bir taraf Antalya'da, diğeri İstanbul'da. Hangi birine yakın olacaksınki?

7 Mart 2011 Pazartesi

09:39..

2 yıl önce bugün saat 09:39.. Doğumhanede minik bir adamın çığlığı yankılanır.. Yıllardır evlat, öğrenci, kardeş, abla, abi, teyze, amca ünvanlarını almış olan Serpil ve Ersen'in bu listesine yeni bir ünvan daha eklendiğini müjdeleyen bir çığlıktır bu; 'anne' ve 'baba'.. Küçücüktün sen bebeğim, tek kelimeyle küçücük.. Şimdi miniciiiik diyorsun ya bazı şeyler için. Aynen öyle miniciiiktin:)

Buarada küçük bir anı; baban seni nufüsa yazdırmaya gittiğinde, 'memur baba adı ne?' diye sorduğunda baban hiç düşünmeden kendi adı yerine dedenin adını söylemiş:)


Dün doğum gününü ailece kutladık. Evimizi güzelce süsledik. Pastamızı sen araba meraklısı olduğundan Şimşek Mc Queen olarak seçtik. Funda Pastanesi'ne yaptırdığımız çilekli pastamız gayet lezzetliydi. Babaannemiz sağolsun bütün hünerlerini döktürdü ve bize güzel güzel mamalar hazırladı. Dün mide fesatı geçirmenin kıyısından döndük diyebilirim:) 





Seni dün fotoğraf çekmek için zaptetmek biraz (!) güçtü. Aşağıdaki fotoda nasıl da uslu durmuşsun!

Evde büyükanne (babaannemizin annesi), babaanne, dede, amca, anne, baba ve Efe'den oluşan geniş bir aile var..


İlk defa papyon taktık.. Nasıl da yakışıklısın küçük adamım! Gülen yüzün her daim mutluluğunu yansıtsın..

                                                   Minik atımız amcamızın hediyesi..





Aylardır doğumgününü kutlayacağız; 'iyiki doğduuuun Efeeee!' yapacağız. Sen sonra mumlara 'püüüff' yapacaksın diye diye işte o gün geldi çattı! Sen de booool bol püüüüf! yaptın. Amcaya 'bi daha yakaa mısın?' diyip durdun:) Amcamızda sağolsun hiç yeteer demeden yakıp durdu..

 





Kısaca dün senin günündü. Çok keyif aldığın belliydi. Biz de seninle beraber eğlendik, mutlu olduk.. Hediyelerini açarken 'içinde ne vaymış?' diyip durman çok tatlıydı..

İyiki doğdun bebeğim.. İyiki doğurdum..

17 Şubat 2011 Perşembe

Saç Kesimi

İlk saç tıraşını Temmuz 2010'da yaptırmıştık. Bütün saç kesimi boyunca kucağımdaydın ve ağlıyordun. Aradan çok geçmedi bebeğim ama sen kısa sürede çok yol almışsın. Çekinerek ve ne yapacağın konusunda merak ederek götürmüştüm seni berbere..


Bir berber bir berebere gel beraber bir berber dükkanı açalım demiş tekerlemesini söyleyerek gittik:) Berbere vardık. Koltuğa oturdun. Sanki küçük bir adamdın. Hiç benim burda ne işim var, bu adam bana ne yapıyor gibi mızıldamaların olmadı. Gayet güzel oturdun koltuğa ve aynadan berber abinin saçını kesmesini seyrettin. Harikasın bebeğim, harikasın!

2. yaşını kutlamaya az kalmışken saçına biraz çeki düzen vermek iyi oldu..

Bu sabah senden erken kalktım ve banyoda yüzümü yıkarken yaşanan diyalog;

Efe: Anneeeee!
Ben: Efendim oğlum. Buradayım.
Efe: Anne sayıl bana! (Anne sarıl bana!)
Ben: Mest olmuş bir şekilde oğluma sarıldım:)

Yarın babannemiz, dedemiz ve büyük babannemiz geliyor! Mutluyuz.. Heyecanla onları bekliyoruz. Evin kalabalık olmasına bayılıyorum! Böyle diyen biri neden ikinci, üçüncü, vs. çocuğu düşünmez değil mi?:)

31 Ocak 2011 Pazartesi

Sevgi..

Sana elimden geldiğince hissettirmeye çalıştığım sevgiye karşılık minik öpücüklerinle bana sevgini göstermen beni nasıl mutlu ediyor anlatamam.. Fırsatını bulunca göbeğimi açıp öpmen, yataktayken gelip sokulman ve yanağımı öpmen, bacaklarıma dolanıp öpmen.. Nasıl güzelsin sen.. Nasıl sevgi dolu.. Umarım seni böyle sevgi dolu büyütmeyi sonuna kadar devam ettirebilirim.. Umarım tüm çabalarımla seni bu şekilde büyütmeye çalışırken ben, yeni tanışacağın insanlar seni farklı taraflara yönlendirmezler..

Perşembeden beri hastasın. Tam atlattın derken bir de baktık dün gözlerin küçülmüş, burnun akıyor, halin yok ve ökrüsüyorsun.. Canım benim.. Cuma günü izin aldım. 3 gün doya doya beraberdik. Evden de çıkmadık. Dışarıda kar yağarken pencereden seyrettik bol bol.. 'Anne gitme' diyip durdun. Oğlum gitmiyorum bir yere! Alışık değilsin bu kadar uzun süre vakit geçirmeye, her an yok olabilir, işe gidebilir diye düşünüyorsun sanırım..Daha farklı olabilmesini isterdim tabiki..

Hastalık nasıl geldi dersek düşüncesiz misafirlerimiz (yetişkin ve çocuk) burunları aka aka evimize oturmaya geldiler! Üstüne üstlük kızları oynarken Efeeee!! diye bağırıp duruyordu! Boya yaparken Efe yapmasın diye, ya da birseylerle oynarken Efe bozmasın oyununu diye! Aradan 1 hafta geçmesine rağmen unutmuyor bu minikler, dün hala hatırlıyordu. Tamam oğlum o abla bir daha gelemeyecek evimize diyip durdum.. Aklıma geldikçe sinir katsayım artıyor. O kadar zor değil düşünceli davranmak..

10 Ocak 2011 Pazartesi

Büyüdüğünü hissettim bu haftasonu..

Büyüdüğünü hissettim bu haftasonu.. Çok hoşuma gitti. Dışarıda yemekteydik. Sen de sandalyede oturuyordun. Kendi başına birşeyler yiyordun. Sanırım çocuklar 2 yaşına gelince yırtıyorlar diye konuştuk babanla. Eski dönemin hemen unutulduğunu ve bu yüzden de insanların hemen 2. çocuğu planlamaya başladığına dem vurduk. Biz henüz o grupta değiliz, merak etme:)

Eve 17:30 civarı vardık. Uyuyordun. Eve girdik hala uyuyordun.. Saat 19:30'a kadar mışıl mışıl uyudun. Ben de fırsat bu fırsat uzun zamandır elimde sürünen kitabımı okuyabildim. Arada kendime kalan zaman kırıntılarının değerini bilmeyi öğrettin bana. Hep ben sana birşeyler öğretecek değilim ya!:) Beni nasıl mutlu ediyorsun an-la-ta-mam! Seni seviyorum bebeğim..

8 Ocak 2011 Cumartesi

'Günadın'

22. aylık olduğun gün, sabah uyandığında gözümün içine bakıp 'günadın' dedin ya, nasıl güzel başladım güne anlatamam miniğim:)

Akşamları yatma seanslarımız uzadı. Yarım saat kadar uğraştırıyorsun beni. Şarkılar söyleyip süreyi uzatman hoşuma gitmiyor değil:)

-Tekeyleme tekeyleme tekyay tekyay keyimesi keyimesinee

- Tıyayayom tıyayayom iimisiin?

Repertuarından iki şarkı:)

7 Ocak 2011 Cuma

22. ay..

Bugün 22. aylık oldun miniğim. 2. yaş günün yaklaştı. Şimdiden pasta modellerini ve nerede yaptırtacağımı araştırmaya başlasam iyi olacak. Nasıl bir doğumgünü yapsak sana acaba? ve nasıl hediyeler alsak? Anne biraz yaratıcılığını zorlasın bakalım neler çıkacak:) Doğrusunu istersen ben de merak ediyorum neler bulabileceğimi:) Neyse, deneyimli arkadaşlar sağolsun fikir verirler elbet..

Sana pediko'dan ahşap geometrik şekillerden oluşan, takıp çıkarmalı bir itfaiye arabası ve geometrik şekilleri çubuklara takabildiğin bir oyuncak aldım. İtfaiye arabasını çook sevdin. Bilseydim daha önceden alırdım yahu:)

Bugün cuma. Haftanın eeeeenn güzel günü! Yarın jimnastik günümüz. Umarım hava kötü olmaz. Bugün kar yağmaya başladı çünkü.

Cümlelerine -misin soru ekini eklemeye başladın. Çook tatlısın..


Davulumdan Masallar'dan bir an..

5 Ocak 2011 Çarşamba

2011'in ilk yazısı..

Yılbaşı günü elim hiç fotoğraf makinasına gitmemiş! Yılbaşı gecesi arkadaşlarımızın evine davetliydik. Onların da minik 8.5 aylık bir bebekleri var. Onunla oynamaktan sanırım fotoğraf çekmeyi unutmuşum:) Şaşırdım böyle birşey yaptığıma.. Neyse 01 ocak 2011 fotoğrafı çekmeyi ihmal etmedim tabi.



İlk yılbaşı hediyemizi Kutluay'dan aldık. Büyük bir iştahla açtık ve çook sevindik! Ben de minik bir org aldım. Marakaslarımız da var. Orkestrayı tamamlamaya az kaldıı:)



Bahar gelse artık! Çok mu erkenciyim? Gelsede gezsek, tozsak.. Parklara atsak kendimizi. Güneşli güzel günlerde şenlensek. Tabi 2 yaşına da girmiş olacağız. Zaten ufak tefek cümle kurmaya başladın, daha da güzel konuşmaya başlamış olacaksın. Aslında bisiklet almak istiyorum. Seni de arkama atıp Eymir'e gidip bir güzel turlamak. Hele bir bahar gelsin bakalım..

Akşamları biraz daha fazla vakit geçirebiliyoruz artık. Çok mutluyum! Umarım böyle devam eder..