Daisypath Happy Birthday tickers

Daisypath Happy Birthday tickers
Lilypie Second Birthday tickers

28 Ağustos 2012 Salı

Konyalı mısın kadifeli gelin :)

Hızlı tren sağolsun; Eskişehir ve Konya'yı daha da yakınlaştırdı bize. Hızlı treni Eskişehir'i gezmek için henüz kullanmadık ama yakındır:)

Konya'da kalabalık bir aile buluşması için cuma akşam 18:30 treniyle yola çıktık. Gidiş maalesef 1 saatlik, sadece 'teknik arıza' diyerek geçiştirilip, hala sebebini bilmediğimiz rötarla  sonuçlandı. Neyseki yanımızda bolca kitap vardı. Biraz da trenin içinde gezinince çok fazla sıkılmadan atlattık. Bu bekleyiş sırasında her kafadan ayrı bir ses çıkıyordu; 'tren raylarında paket bulunmuş. Bomba olabilir diye bakıyorlarmış', 'niye kimsenin sesi çıkmıyor, herkes oturuyor anlamıyorum!', 'karşıdan gelen trenin geçmesini bekliyormuşuz', 'sinyalizasyonda sorun varmış'... Hatta bir yolcu '10 dk daha gecikirse ben sigara içeceğim' dedi. Nasıl tepem attı anlatamam! Vagonda çocuklar vardı sonuçta. Olmasa da beni rahatsız etmeye ne hakkın var? Neyseki bunu soyledikten 5 dk sonra tren hareket etti. Trenden indiğimizde Ersen'in 10 yaşındaki kuzeni Eren'i görünce yüzümüz gülüverdi. Ardından babane ve ailenin diğer üyeleri de Ereğli'den trenle geldiler. Herkes tren garında buluştu. Sonra doğru eve. Bahçeli evde oturmak en büyük hayallerimden biri. Zaten çocuğu olupta bahçeli ev hayali kurmayan var mıdır?:)



Bahçede bamya, böğürtlen, kabak, domates, salatalık, fasülye, vs bitkileri ve elmayla armut ağaçları vardı. Elma, armut ve böğürtlenleri dalından koparıp yemek ayrı bir zevkti tabi..



Cumartesi günü akşam Sema gösterisine de gittik. Efe'nin ilgisini çekti. Fakat müzik ve günün yorgunluğu kucağımda uyumasını engelleyemedi.

  
Sema gösterisi öncesi bizi fotoğrayan minik:)

Pazar akşam 18:00 treniyle rötarsız evimize döndük. Gelirken yolda bir arkadaşımızın kızının da aceleci olup 38. haftada doğduğunu öğrendik ve Medicana'ya uğrayıp minik kızımızı gördük. Efe doğduğunda, 2.750 gr doğan bu minikten daha da ufaktı. Nasıl geçirdik o günleri hatırlamıyorum bile! Minnacık geldi bu ufaklık bana:)


Dalından elma..

Pazar günü dönmemize yakın Efe'ye '2 saat sonra trenle eve gideceğiz' dediğimde hemen plan yaptı; 'Kırşehir'e gideriz. Sonra da Defne'lere!' Bundan sonra planları Efe'ye yaptıracağız:P

       Durakta dolmuş beklerken..

27 Ağustos 2012 Pazartesi

Şimdi okullu olduuuk;)

Minik lokum, 14 Ağustos 2012'de kreşle tanıştı. Yaz boyunca 'büyüdün artık okula gideceksin, senin de böyle okul servisin olacak' diyerek işledim kuzuyu. Meyvelerini aldım sanki:)

İlk gün okula beraber gittik. Öğretmeniyle tanıştı. Ayrı bir salona gittik. Salonun girişinde dönüp, kafasını göğsüme gömerek sarıldı. 'Allah! Korktuğum oldu, ağlıyacak ve bırakmayacak beni' dedim içimden. Yüzüne bir baktım gülüyor bizimki! Sanki 'anne beklentilerin olmayacak ama seni de hayalkırıklığına(!) uğratmak istemem, bi rol keseyim' der gibiydi:) Ben de salonda onlar oynarken oturdum. Efe ile öğretmeni oyanamaya başladılar. Sonra tesadüfen Efe'nin sınıfında olan bir çocukta babası tarafından kreşe bırakıldı. O da Efe ve öğretmenine katıldı. Oynadılar bir süre. Sonra öğretmen 'Annene içeride çay ikram edelim. Olur mu?' dedi. Ben müdür odasına geçtim. Daha sonra sınıfı aşağıya indirdiler. Müzik açıp sandalyeye oturma oyunu oynadılar. Çeşitli oyunlar oynadılar. Ardından bahçeye çıkıp kum ve suyla oynadılar ve Efe'nin gönlünü fethettiler:) Sabah 10'dan öğlen 12'ye kadar 1 defa yanıma gelip 'anne bisiklete biniyorum' diyerek beni kontrol edip gitti. Bu süre içinde uyum sorunu olmadı. İlk gün kahvaltıyı okulda yapmadı ama öğle yemeğini orada yedi. Öğretmeni Efe'yi yemekten sonra yanıma getirdiğinde, hadi gidiyoruz dediğimde 'biraz dahaaa!' diyince oldu bu iş dedim:) Tadını damağında bırakıp ertesi gün gelmek en iyisiydi tabiki. Yarın tekrar geleceğiz tatlım diyerek okuldan ayrıldık.


ikinci gün yine beraber gittik. Sabah evde kahvaltı yaparak saat 10'da okuldaydık. Ben bu defa direk müdürün odasına geçtim. Efe'de öğretmeniyle ilk gün oynadığı salonda biraz oynayıp ardından sınıfa çıktı. Ben de müdürün odasında kameradan onları seyrettim. Boya yaptılar, oyunlar oynadılar. İkinci günümüz de sorunsuz geçti.

Üçüncü gün de beraber gittik. Bu defa direkt sınıfa çıktılar. Bahçeye de çıkıp bool bol oynadılar.



Dördüncü gün aslında benim planım Efe'yi okula bırakıp işe geçmekti. Fakat evden erken çıkmam gerektiğinden babadan yardım istedim. Baba da sabah evden çıkmadan 'istersen teyze de gelsin' diyince planımız değişmek zorunda kaldı. Baba, Efe ve teyze üçü birlikte okula gittikler. Baba onları bıraktı ve Efe yine sorunsuzi, güzel bir gün geçirdi. Eve dönüşü ilk defa servisle yaptı. Hoşuna gitmiş:)

Araya bayram girdi. Bayram sonrası inşallah sorun yaşamayız diye endişelendim. 22 Ağustos'ta sabah Efe ile evden çıktım ve Efe'yi okula bırakmak üzere yola koyuldum. Zaten bir gün öncesinden onu okula bırakıp işe gideceğimi söylemiştim. Öğretmenimiz Efe'yi kapıda karşıladı. Sorunsuz bir şekilde güzel güzel ayrıldık. Öğlen eve ilk defa servisle gitti. Eve gittiğinde bakıcı teyzesi kapıda karşıladı. Böylece güzel ve sorunsuz bir kreş dönemine başladık. Umarım devamı da böyle güzel ve sorunsuz geçer.. ve yine umarım, az hastalıklı bir kış geçiririz... 

Okul müdürümüz 'korktuğunuz gibi olmadı' dedi. Çocuklar ana babalarını şaşırtmayı seviyorlar diye mi düşünsem, yoksa farklı ortamlarda nasıl davranacaklarını ana babalar bile kestiremiyorlar diye mi düşünsem bilemedim:) 

Okula başlayışımızı Gökçe teyzemizin yaptığı nefis pasta ile oyun grubumuzla kutladık.. Daha nice güzel kutlamaları olsun minik kuzularımızın.


13 Ağustos 2012 Pazartesi

Kırşehir seferi:)



İzmir seyahatimizin tadı damağımızda kalınca, bir de Kırşehir'e gidelim dedik:) Sevgili hamişimiz Çiğdem'in haftasonunu renklendirmek için yola çıktık. Cuma akşamı işten sonra oğlumla, Ela ve Ege ikilisini de alarak seyahatimize başladık. Yollar bozuk ve hava da karanlık olunca 3 saatte vardık. Hiç sevmem gece araba kullanmayı ama cumartesiden çalmamak için kaçınılmazdı...

Hava çok iç açıcı değildi. Cumartesi bir ara kısa süre de olsa güneş kendisini gösterince çocuklar bahçede kum ve havuz keyfi yaptı. Çiğdem sağolsun sürpriz yaparak çocuklara pinyata hazırlamış. Bahçede onunla da oynadılar.



Heyecanla ve tüm güçleriyle içinden ne çıkacak acaba diye düşünerek vurdular.  

İçinden dökülen ganimetler bir güzel paylaşıldı:)



Şehir içinde biraz gezdik.


Minik bir ormanda yürüyüş yaptık.



Umarım hep beraber büyürsünüz güzel çocuklar...
 
 Bu dörtlüyü daha çok macera bekler:)

27 Temmuz 2012 Cuma

Kaş sefası

Bu yaz denize ve tatile doyduk diyeceğim ama daha önümüzde bir de bayram tatili var. Henüz planlarımız net değil ama bir deniz tatilimizin daha olma ihtimali var.

İstikametimiz Kaş olacak şekilde yola koyulduk. Öncelikle arkadaşlarımız olan Çelik ailesini Burdur'da ziyaret ettik. Hep beraber Isparta'ya göl kenarına pikniğe gittik. 


Efe burada kum ve park sefası yaptıktan sonra göle girip oynadı güzelce.





Hava o kadar güzel olunca bize de tadını çıkarmasını izlemek kaldı.



Manzara gerçekten çok güzeldi. Önümüzdeki zamanlarda inşallah kamp tatili de yapabiliriz. Aslında mayısta bir haftasonu kampa gitmeye niyetlenip rezervasyon da yaptırmıştık, fakat yağmurların çok yağdığı döneme geldiğinden cesaret edip gidemedik. Efe'nin çok hoşuna gideceğine eminim. Bizim de tabii...
 Bu defa Antalya tatilimizi ikiye böldük. İlk 5 gün Kaş'ta kaldık. İşletmeyi beğenmesekte, deniz harikaydı. Burası aslında 2008'de gittiğimiz bir oteldi. Denizini çok beğendiğimizden tekrar gitmek istedik. El değiştirmiş. Denizi güzel olsa da bir daha gitmeyi planlamam. Ailece denizin tadını sonuna kadar çıkardık.


Efe ilk defa bu sene denize bu kadar çok girebildi.


Explorer bot keyfi de yaptı minik adamım..


ilk defa kolluklarla denize girdik..

 
5 günlük Kaş tatilimizden sonra da Antalya merkeze, babanemize geçtik. Ev tatilini sevmiyorum. Neyse, Efe babane ve dede özlemini gidermiş oldu.




Ankara'ya geri döndüğümüzde şehrimizi bayağı sıcak bulduk. Gece evde pencere açmadan yatarken şimdi gündüzleri 40 dereceleri gördüğümüzden geceleri de pencere açamadan uyuyamaz olduk. Neyseki haftaya sıcaklıklar biraz daha normale inecekmiş. Gönlümden oğlumla her fırsatta havuz sefası yapmak geçiyor fakat çok korkuyorum havuz suyundan! Bu korkuyu bir şekilde yenmem lazım, biliyorum...

Buarada Antalya'dan plajdan taşlar getirdik. Bir boyama çalışmasında kullanılmak üzere.. Akşam serinliğinde balkonda fena olmaz hani:)

6 Temmuz 2012 Cuma

3 ana & 3 oğul :)

Karar verip çıktık yola.. Konuşmanın başını hayal meyal hatırlıyorum; 'sen yemek yapmayı biliyor musun ki?' şeklindeydi sanki.. 'Gelin İzmir'e, göstereyim!' diye yanıt gelince Ela teyzemizden, e biz de gelelim o zaman diyiverdik. Diyiverdik ve soluğu İzmir'de alıverdiiik:) 3 anne & 3 oğul buluşuverdik İzmir havaalanında. Ela sağolsun, daha gitmeden dolu dolu bir program yapmış. Hatta -mış demeyeyim, İzmir öncesi yaptığı programı bizimle de paylaşarak, seçenekler sunmak suretiyle bizim talebimize göre de programı şekillendirdi.

Bir önceki postumda yazdığım, Üç Elma Doğal Tarım Çiftliği'nde dereye giren oğlum beklediğim gibi nezle oluvermişti. İzmir öncesi zaten bir aksilik bekliyordum. Yine de ya gidilecek ya gidilecek modunda olduğumdan yanımıza ateş ölçer ve Peditus alarak çıktık yola. Havaalanına giderken yolda uyuyan Efe, otoparkta kusarak uyanınca, İzmir gezisi sanırım hastanede geçecek diye geçirdim aklımdan. Kustuktan sonra canlanıverdi. Neyse, iyi düşünelim iyi şeyler olsun diyerek kötü düşünceleri kovmaya çalıştım aklımdan. Sonda yazacağımı başta yazayım; sadece ilk gece uyanıp kusar gibi oldu. Sonra, İzmir'in havasından mıdır suyundan mıdır, yoksa Ela'nın rahatlığından mıdır ne oksürük kaldı ne de kusma. Rahat bir tatil geçirdik. Neymiş, rahat olmak lazımmış:P 

21 Haziran'da akşam 19:30'da ben ve Efe uçakla İzmir havaalanına indik. Öznur ve Kutluay arabayla gittiklerinden bizden önce varmışlardı. Karşılanmamızla başlayan İzmir serüveni 26 Haziran salı akşam 20:45'e kadar sürdü. 

İlk gün, ayağımızın tozuyla Hipodrom'da aldık soluğu. Yarışlar seyredildi.


Ebru ve Evren isimli atlar sevildi. At yarışı için bahis oynayanların bağrışları çocuklar tarafından şaşkınlıkla seyredildi:) 'Yürü oğlum' 'hadi oğlum!' diye bağıran izleyiciler bizimkilerin tüm dikkatini atlardan bağıranlara yöneltmelerine yetti:)



Cuma günü Doğal Yaşam Parkı'na gittik. Bütün günümüz burada geçti. Dinlenirken ufaklıklar kum/park keyfi yaparken biz de cafede soğuk içeceklerle serinledik.



Merakla etrafa ve hayvanlara baktılar. Hayvanların yaşama yerleri çok ferah. Hepimiz sevdik bu Doğal Yaşam Parkı'nı:) 


Dönüşte yolda şüphesiz sızıp kaldılar. Üç küçük silahşör o kadar çok koşturduki, aksi düşünülemezdi bile:)

Ertesi gün, Alaçatı'ya uzanalım diyerek atladık arabamıza. Denize gireceğimizden mayolarımız, kova ve küreklerimiz, güneş kremlerimiz unutulmadı. Yolda önce güzel bir kahvaltı yaptık, sonra da yolumuza devam ettik. Alaçatı çok rüzgarlı olduğundan, yolda çok sayıda rüzgar türbinleri gördük. Çocukların çok hoşuna gitti. Ege'nin rüzgar türbinlerinin ne işe yaradığına dair açıklaması süperdi. Söylediği cümleyi tam hatırlamıyorum ama özetle erezyonu önlediğini tekrarlıyordu güzel kuzum. Hem de hep aynı cümleyle:) Aklına ne geldiyse...

Ilıca'da denize girdik. 3 küçük adam çok çok eğlendiler. Efe ilk defa 3-4 saat kesintisiz deniz ve kumla haşır neşir oldu. Talihsiz kuzum Antalya'ya her gittiğinde hasta olduğundan, denize 5-10 dk giriyordu. Eğer bu sene de Kaş tatilimiz aynı geçerse, Antalya'yı tatil listemizden çıkarıp rotayı İzmir'e çevireceğiz.




Bu kadar oyun sonrası deli gibi acıkıp tombik kasap köftelerine yumuldular. Bir annenin en büyük mutluluğu, çocuğunu aç kurtlar gibi yemeğe saldırırken görmektir herhalde:P

Dönüşte çocuklar arabada yine sızdılar ve biz de soluğu Kordon'da alarak bira & çerez ikilisine kaptırdık kendimizi. Yaşasın tatil:)

Pazar günü artık şehir içini de bir gezelim diyerek, günümüzü çok uzaklara gitmeden geçirmeyi tercih ettik.

  Saat Kulesi

Bozalar içildi. Kokoreçler yendi. Vapur sefası yapıldı. 3 erkek vapurun arkasına geçip etraftaki -onların deyimiyle- kooocaaaman gemilere ve vapurun arkasındaki köpüklere bakıp sohbet ettiler:)


   
Maşallah, uyumları çok iyiydi. Bizi hiç üzmediler. Arkadaşlıkları bir ömür böyle devam eder inşallah...


Güvercinler aç bırakılmadılar tabiki. Kutluay uyuduğundan, bu görev Ege ve Efe'ye düştü:)
Pazartesi Öznur ve Kutluay'ın bizden ayrılacakları gündü. Hep beraber Urla'ya gittik. Kutluay'ın babasının kazı yeri buradaydı. Hem çok güzel bir hale getirdikleri kazı evini gördük hem de kazı yerini. Kazı evinde çok şeker hayvanlar vardı. Kedi, köpek, eşek, çeşitli tavuklar, tavşanlar, ve güvercinler vardı. Yeterince bilgilendirildik. Mutlu mesut Öznurların Kuşadası'nda kalacakları otele doğru yola koyulduk.

         Kazı evi 


               Kazı evi

                  Asılın kürekleereeeee!!!


              Beğendik bu kayığı, alalım anne! :)

 3 minik adam, Kuşadasın'da denizin ve kumun tadını bir güzel çıkardılar.



Denize gireceğimizi öngörmediğimizden mecburen beyaz 'mayolarıyla' denize girmek durumunda kaldılar. Bu durum onları hiiiç ama hiiiç ilgilendirmedi. Çevreye verdiğimiz 'görsel' rahatsızlıktan dolayı özürlerimizi sunarız:)


  
Kuşadasın'da Öznurları bırakıp Ela ile İzmir'e geri döndük. Yolda güya çöp şiş yiyecektik ama neyse. Seneye alacağım olsun:) 

Salı günü Foça'ya gidelim dedik. Yol beklediğimizden biraz uzun sürdü:) Sonuçta vardık. Deniz Ilıca kadar hoşumuza gitmemiş olsa da Efe ile Ege gayet güzel eğlendiler. Biz de anneler olarak 'bu çocuklardan öğrenecek çok şeyimiz var; mekan neresi olursa olsun, her koşulda tadını çıkarmayı biliyorlar' diyerek iç çektik. Giritli'nin dondurması meşhurmuş diyerek, dondurma yiyenleri takip etmek suretiyle mekanı bulduk:) Uzun zamandır özlediğim tat olan kağıt helvada dondurmalarımızı afiyetle midelerimize indirdik:) Efe ise ilk defa kağıt helva yemiş oldu. Oldukça beğendi minik adam.. Sakızlı dondurmayı şiddetle tavsiye ederim. Biz hafta içi gittiğimizden şanslıydık fakat hafta sonu, duyduğumuza göre dondurmacının önünde uzuuun kuyruk olurmuş...


Bu kadar keyiften sonra uçağa yetişmek için biraz (!) acele etmemiz gerekti. Sonuçta uçağa zamanında ulaşıp, Ankara'ya geri döndük. Çok güzel bir tatil oldu bizim için. Analı&oğlanlı tatilin tadına doyamadık. Her fırsatta isteriz artık:) 

18 Haziran 2012 Pazartesi

Doğadaki çocuk:)

İnsanın bazen alıp başını gidesi gelir... Kafasını dinleyebileceği bir yere.. Öyle zamanlarda aşağıdaki gibi bir fotoğrafa baktıkça bakası gelir insanın.. Gidesi.. Canlı canlı göresi.. Biz de alıp başımızı Çankırı'ya Üç Elma Doğal Tarım Çiftliği'ne gittik. İyiki de gitmişiz. Canlandık, enerji dolduk. Aslında gidişimiz kendimizi kötü hissettiğimizden değildi. Sadece doğayla kucaklaşasımız gelmişti:) Bir de Efe'yi mümkün olduğunca doğal yerlere götürmek istediğimden..

                 
  
                   Sanırım bu fotoğraftan doğayla ne kadar kaynaştığı gayet net anlaşılıyor:)
    
                 
  
                     Annesinin küçükken bol bol yaptığı gibi ağaçlara da tırmandı.
       
                

                   Toplananlar ceplere doldurulup sonra tatlı arkadaşlarla paylaşıldı..

                  


Ev sahibi Hüseyin amcanın organize ettiği, büyük parça kristal tuzları tahta çekiçlerle kırıp elekten eleme, çamurdan kerpiç yapma, derede bol bol suyla oynayıp ıslanma, hamur yapıp oklavayla ekmek yaparak pişirip afiyetle yeme gibi çalışmalara da katıldılar minikler..

                

               
               Su kuşumun, derede ne kadar eğlendiğini anlatmaya kelimeler yetmez...


    
  

                   Arada da babayla doğada yürüyüşe çıktı tatlım...

                 



               Bu defa grubumuzun sarı 'kuş'u eksikti. Onunla da geçen ay at çiftliğine gitmiştik. Bir güzel eğlenmişti minikler. Bir dahaki organizasyonumuza tam kadro katılırız inşallah...


                   


                Dönüşte Efe'nin yol boyunca uyuduğunu söylememe gerek var mı?:)

29 Mayıs 2012 Salı

3 yaş doktor kontrolü

Tabiki çok geciktirerek yazıyorum yazıyı. Neyse buna da şükür:P

Şimdi gelelim 3 yaşında neler yapıyorlarmış bu minikler bir bakalım;

- 100 gr fazlalıkla 3. Dünya Savaşı çıkarma kapasiteleri varmış. Dediğim erkek çocukları için tabiki. O 100 gramın ne olduğunu açıkça yazmaya gerek yok sanırım:)

- Cinsel kimliğini kabul eder. Kız ya da erkek olduğunu bilir.

- Elin pipide oluşu 2 yıl sürecekmiş. Ben bu sürenin 2 yıldan fazla süreceğini düşünüyorum:P

- Anne aşkı depreşirmiş; anne ile evlenmek, baba ile yarışmak, anne ile öpüşmek, vs.

- Çocuğa cinsel uyarı vermemek gerekirmiş; çocuğun annenin memesine dokunmasına izin vermeyin, çocuğu dudaktan öpmeyin, vs.

- Korsan ve kovboy merakları arasına girer. Tabancaya merak sarabilir. Talep ederse alınmalıymış.

- Sorumluluklarını arttırın; bir hayvan bakımdan sorumlu olmak, bir bitki büyütmek, vs.

- Her sabah iç çamaşırlarını değiştirsin.

- Her sabah ayakkabılarını boyasın. (Bunu es geçiyorum!:)  )

- Market listesi yaparken çocuğu da dahil etmeliymişiz. Markete giderken 1-2 alınacak gıdayı size hatırlatmasını isteyebilirmişiz.

- Buzdolabında 1 gıdanın sorumluluğu onun olsun.

- Pijamalarını yere bırakmamayı öğrenmeli.

- Kirlilerini sepete atmayı öğrenmeli.

- Eşkiyalık dönemleri olurmuş; Gözünü patlatacağım, bir vurursam gibi cümleler duyabilirmişiz. En sevdiklerini odasından kovabilirmiş; 'sen git, seni sevmiyorum' diyebilirmiş. Duymazdan gelinmeliymiş. Sakın niye böyle söylüyorsun denmemeliymiş.

- Kabadayı tehditler savururmuş.

- Kitap önerisi; Mega Book (Imaginarium'da var. Sanırım 60 TL)

Aslında 3-4 yaş aralığının keyifli geçeceğini düşünüyorum. Daha bir büyüdü oğlum. Beraber kekte yapıyoruz, çeşitli aktiviteler de. Benim de bu işlerden yaparken keyif almam hoşuma gidiyor:) Yani çocuğa yaptırmam gerekiyor diye düşünüp yapmıyorum. Havalar daha da güzelleşse de aktivitelerimizi evin dışına taşırsak..

15 Nisan 2012 Pazar

Minik Lokumum 3 yaşında!

Zaman hızla akıp gidiyor. 
3. yaş günü yazımı 'işler biraz sakinleşsin de öyle yazayım' hayaliyle ertelememin hiçbir anlamı olmadığını idrak edince, artık yazayım dedim. Lakin, işler hiç bitmiyor...



Minik oğlumun 3. yaş gününü biraz(!) abartıp 3 partiyle kutladık. İlk partiyi babaanne, dede, amca, ve babayla evde minik bir pasta eşliğinde, mütevazi bir şekilde mutlu yıııllaaar Eeeefeee! diyerek yaptık. İkinci parti yine evdeydi fakat bu defa davetlilerin sayısı biraz daha fazlaydı. İkinci defa doğum gününü kutlayacağımızı söyleyince Efe'ye, 'e kutladık ya!' diye tepki verdi kuzucum. E, haklı:) 


Üçüncü ve son parti de güzel anneler ve çocuklarıyla oldu. Böylece bu yılki doğum günü kutlamalarımızı geride bıraktık. Seneye 4 yaş olunca 4 kutlama yapmayı planlamıyorum:)